Akdeniz Üniversitesi gerontoloji
bölüm başkanı Doç.Dr Özgür Arun ile gerontoloji nedir, ne değildir, gerek fakülte
özelinde yapılan çalışmaları, gerek Türkiye’de gerontoloji biliminin ne durumda olduğunu konuştuk. İşte gerontoloji
hakkında kapsamlı söyleşimiz...
Öncelikle bilmeyen
okurlarımız için Gerontoloji nedir? Bizleri kısaca bilgilendirir misiniz ?
Gerontoloji Türkiye için çok yeni ama dünyada 100 yılı
aşkındır kullanılan bir disiplin.Türkiye’ de son 10 yıldır yoğunlaştı
bölümümüz. Gerontoloji kısaca yaşlanma sürecinde yer alan bireylerin içinde bulundukları tüm durumları ve diğer
yaş dönemlerini kapsamakda olan bir disiplin. Gerontolji dediğimiz de basitçe
yaşlının sorununu konuşan kimseden bahsetmiyoruz çok daha kapsamlı bir
araştırmadan söz ediyoruz. Bu bakımdan gerontolji, toplmun tüm kesimlerine
gönderme yapan bir bilim dalı.
Türkiye de açılan ilk
Gerontoloji bölümü araştırmalarıma göre burası, biraz kuruluş hikaseyisinden
bahseder misiniz?
Ben aslen sosyolloğum, ODTÜ sosyoloji bölümü mezunuyum.
2004 yılından beri yaşlılık ve yaşlanma çalışıyorum,
gerontololji ise Türkiye’de yapmış olduğum çalışmalar sonucu karşılaştım,
kırsal kesimde çalışmalarımızı yaparken “yaşlılar” bizleri çağırdı. Bir yaşlı
niye bizle hiç konuşmuyorsun soru sormuyorsun dedi. Saha da yaşlılarla
karşılaştık yani, bizim yönelimimiz bulguya dayalı oldu diyebiliriz. Moda
olduğu için veya bir akım olduğu için gerçekleşmedi .
Biraz daha
fakültenize yoğunlaşmak istiyorum. Yapmış olduğunuz çalışmalarınız neler ?
Somut olarak gerontologlar ne yapıyorlar ?
Çok sayıda araştırma yapıyoruz, gerek yerel, gerek diğer
meslek grupları disiplinlerle çalışmalar yapıyoruz ama aynı zamanda
uluslararası çalışmalar yapıyoruz. Bunların bir kısmı ise araştırma çalışmaları.
Bunların bazıları
Gökbük yaşlılık
araştırması, bir diğeri kentte odaklandığımız
Antalya yaşlılık araştırması ve bunun dışında
kırılgan gruplarla çalışmalar yapıyoruz. Kırsal alan bizim için çok
önemli çünkü kırda yaşıyan kesim çok kırılgan bir kesim, hizmetlere ulaşamayan
ama kentin, devletin mekanizmalarınında görmediği, uzakta olan onun için çok
risk altında olan bir kesim. Bu noktada gökbük projesi çok önemli burada mimari
çalışmalar yapıyoruz, hekimlerle, tarihçilerle, iletişimcilerle birlikte çalışmalar yapıyoruz, etnografik
çalışmalar yapıyoruz dolayısıyla birçok farklı disiplinde çalışan meslek
grubunu bir araya getirip birbirleriyle temas etmesi için çalışıyoruz. Gökbük
köyünde yaptığımız “diş taraması” köydeki nüfusun bilinçlenmesi için yaptık,
yine tıp fakültesiyle köyün kan ve şeker değerlerini araştırdık ve bu alanda
destek sunmaya çalıştık.Valilik, kaymakamlıklarla belediyelerle birlikte de
çalışıyoruz. Bu bakımda kamuyla birlikte çalıştığımız söylenebilir.
Öte yandan Antalya’da her üç senede bir yaşlılık araştırması
yapıyoruz, çok önemli bilgiler kaydettik, bu bağlamda önümüzdeki dönemde şöyle
bir amacımız var: yerel yönetimlerin halka nasıl hizmet sunacaklarını tespit
etmek, Belediyelerin hedef kitlelerini tanımlanmaları noktasında önemli bulgular
elde etmeyi amaçlıyoruz.
Çalışmalardan, bilim
dalından bahsettik. Peki Gerontoloji bölümünün iş imkanları ne durumda,
nerelerde iş bulabilirler gerontologlar ?
Alana yeni giren bir meslekden bahsediyoruz veya gerontololji masterı, doktorası yapacak olan
farklı disiplinlerden bahsediyoruz. Bu dönemde yeni bir meslek grubunu alana
sokmamız gerekiyor. Onun için yasaları değiştirimemiz gerekiyor, yönetmelikleri
değiştirmemiz gerekiyor, fiili olarak alanda bulunmamız gerekiyor. Bu da önemli
bir rol üstlenmemizi gerektiriyor, bu noktada aktivist olmalıyız. Sosyal
bilimlerde ilk defa bir meslek grubunun meslek tanımını yaptık. Üç senedir
bunun üzerinde çalışıyoruz, umuyorum 2016’nın yaz aylarında biz bunu nihai
sonuca ulaştırıp komisyona girmesini sağlayarak yasalaştıracağız.
Gelecek vaat ediyormu
yani ?
Bu bir ilk adım diyebiliriz, bu meslek tanımı demek aslında
imza yetkisi demek. Sadece kağıt üzerinde değişiklik yapılması yeterli değil
aynı zamanda fiili olarak alana inmemiz gerekiyor. Dolaysıyla yasaları
değiştimenin yanıdan çok sayıda yetişmiş gerontologla alana çıkmamız gerekiyor
bu alan sadece bakım değil finans alanında da,
yerel yönetimlerde, kamu sektöründe
yani insanın olduğu her yer de gerontoloğa ihityaç var. Ama bizim
kontejyan sayımız 36 ile sınırlı! Bu kesinlikle Türkiye için yeterli değil.
Türkiye’nin durumunu
konuşmakda fayda var diye düşünüyorum, politikacılar tarafından ülkemizin çok
genç, dinamik bir nüfus olduğu söyleniyor, bu tablo ne kadar gerçekçi ?
Türkiye bugün dünyanın en hızlı yaşlanan ülkesi , biz
Fransa’nın 115 yılda geçirdiği süreci 15 yıl içerisinde geçireceğiz. Şu anda bu
sürecin içinden geçiyoruz. Bilim camiasının bunun farkında olması lazım.Yani
Türkiye nüfusunun çok genç dinamik olduğu gerçekliği yansıtmıyor. 2023 tarihi
aslında bizim için çok önemli, yetişkin ekonomik olarak aktif nüfusun tepe
noktasını göreceğiz. Bu nüfusu iyi değerlendiremessek bizler için çok büyük
sıkıntı olacak. Türkiye ne yazık ki çok çabuk yaşlanıyor ve buna hazırlanmıyor. Yaşlılık ve yaşlanmaya
hazırlanmamak malesef büyük bir sorun .
Yani burdan
Türkiye’nin bir yaşlılık politikası olmadığı sonucunu çıkarabilirmiyiz ?
Evet, ne yazık ki yok. Biz bunu oluşturmaya gayret ediyoruz.
Yaşlanma ve yaşlılık politikası dediğimiz çok kapsamlı bir şeyden söz ediyoruz,
Türkiye’nin asıl sorunu yaşlanmakda değil, biz zenginleşemeden yaşlanıyoruz.
İşte bu tip politikalar tüm toplum kesimini kapsayacak şekilde olmalı ve bir an
önce geliştirilmeli.
Son olarak Türkiye somut
olarak ne yapmalı ? Yol göstermek amaçlı, nasıl bir yaşlılık polistikası uygulanmalı?
Başlangıç noktası olarak prensipler çok önemli bu bağlamda ilk
öncelikle toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaşlılık politikası geliştimemiz
gerekiyor. Biz şunu biliyoruz ki yaşalanan kadınlar çok kırılgan bir nüfusu
oluşturuyor. İkincisi agecism ( yaş
ayrımcılığı) den sıyrılmamız gerekiyor.Yaş ayrımcılığı cinsiyetçilik ırkçılık
gibi çok yaygın bir ayrımcılık türü. Yaş ayrımcılığı tüm kesimlere yönelik
olabilir. Ayrımcılık bir başladığında malesef sonu yok bu kapsamda her türlü
ayrımcılığa duyarlı olması gerekiyor politikaların. Ve bunların yanında somut
olarak Türkiye Yaşlılık Enstitüsü’nü kurmamız gerekiyor ve bunu hemen
yapmalıyız. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2013 yılında gündemine aldı ve
2016 yılına kadar Türkiye’de kurulması vaad edildi. Sabırla bekliyor, girişimlerde
bulunuyoruz. Yaşlanan bir toplumun böyle
bir enstitüye çok ihtiyacı var.